Manisa, sanayi gücünü yeterince değerlendiremiyor. BYD yatırımı, şehrin dönüşümü için bir fırsat sunuyor. Manisa Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye’nin en iyi sanayi bölgelerinden biridir. Ancak, şehir bu sanayi gücünden yeterince faydalanamamaktadır. Beyaz yakalı çalışanlar İzmir’de yaşamaktadır. Sabah gelip akşam dönen bu çalışanlar, kazandıkları parayı İzmir’de harcamaktadır. Bu durum, Manisa’da kalıcı bir sosyal yaşamın oluşmasını engellemektedir.
Manisa, kültürel etkinlikler, iyi restoranlar ve kaliteli konutlar açısından yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, nitelikli iş gücü Manisa’da kalmamaktadır. Şimdi BYD yatırımı ile birlikte 3 bin Çinli çalışanın gelmesi, şehirde önemli bir değişim yaratma potansiyeline sahiptir. Ancak, bu değişimin gerçekleşmesi için Manisa’nın kendini dönüştürmesi gerekmektedir.
BYD yatırımı, sadece bir fabrika açılışı olarak görülmemelidir. Bu, Manisa’nın sanayi gücünü, şehircilik vizyonuyla destekleme şansı sunmaktadır. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in de belirttiği gibi, “Manisa’da kazanılan para Manisa’da kalsın istiyorum.” Bu hedefin gerçekleşmesi için, şehrin nitelikli konut projeleri, sosyal alanlar ve kültürel etkinliklerle donatılması gerekmektedir.
Manisa’nın bir ‘çalışma kenti’ olmaktan çıkıp ‘yaşanabilir bir şehir’ olması için adımlar atılmalıdır. Eğer Manisa, bu yatırımı iyi değerlendirirse, sadece otomotiv üssü olmakla kalmayacak, aynı zamanda kaliteli bir yaşam merkezi de haline gelecektir. Bu durum, İzmir’den Manisa’ya taşınan beyaz yakalıların sayısının artmasına yol açabilir.
Futbol, artık şizofrenik bir ruh haline dönüşmüştür. Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarları, eleştiri kabul etmemekte ve arkadaşlıklarını kaybetmektedir. Maçlar, sadece bir oyun olmaktan çıkmış, hayatın gerçekliğinden uzak sonuçlar doğuran bir rekabet ortamına dönüşmüştür. Bu durum, futbolun eğlenceli yönünü kaybettirmektedir.
Futbol, artık bir savaş alanı haline gelmiştir. İnsanlar, hayatlarındaki sıkıntıları futbol üzerinden çözmeye çalışmakta ve bu da gergin bir atmosfer yaratmaktadır. Bu nedenle, futbolun bir oyun olarak kalması gerektiği vurgulanmaktadır. İnsanların, sevdikleriyle aralarına duvarlar örmemeleri ve anın tadını çıkarmaları önemlidir.
İngiliz kulüpleri, futbolu yalnızca bir oyun olarak değil, kültürün bir parçası olarak görmekte ve gençleri edebiyatla buluşturma çabası içindedir. Beş futbol kulübü, kendi resmi şiirlerini yazdırmak için şairlerle anlaşmıştır. Bu projeyle, taraftarların duyguları ve kulüplerinin ruhu şiirle ifade edilmektedir.
Bu tür projeler, futbolun gençleri okumaya ve yazmaya teşvik eden bir araç olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de ise futbolun kültürel boyutu sorgulanmaktadır. Maçlarda duyulan küfürler ve nefret söylemleri, futbolun gençler üzerindeki etkisini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle, Türk kulüplerinin de benzer projeler geliştirmesi gerekmektedir.